44.BÖLÜM

Serkan, Handan’ı kapısından gönderdikten sonra Handan çok ağlamıştı. Serkan’ın, Sezin’le evleneceğini sanıyordu. Handan hastanede gözlerini açtığında Serkan ve tüm arkadaşları oradaydı. Serkan, Handan’a gelinlik kutusunu uzatarak evlenme teklif etmişti. Handan çok şaşırmıştı.

Serkan, Ayşen, Sezin ve arkadaşları Handan’a oyun oynamıştı. Düğün akşamı aslında Serkan ile Handan’ın düğünüydü. Onlar erdi muradına, darısı Ayşen’in başına.

İşyerinde hiç kimse Haluk ve Ayşen’in nişanlandığını bilmiyordu. Yine patron, çalışan gibi işlerini yapmaya devam ediyorlardı.

Nazlı ve Erdinç’in düğünü, Ayşen ve Haluk için biraz ertenlenmişti. Çünkü aileler önce büyüklerin düğününü yapmaya karar vermişti.

Haluk’un ailesi ile Ayşen’in ailesi oldukça iyi anlaşıyordu. Nazlı’nın nişanlısı Erdinç’in ailesi de dünürlerine gide gele, onlar da Haluk’un ailesiyle tanışmış, kaynaşmıştı. Bu üç ailenin çocuklarının izdivacı, onları bir birine sadece dünür değil, dost etmişti.

Ayşen, yine soğuk ve yağışlı havanın etkisiyle ayakları üşümüş, elleri soğuktan buz kesmişti. Hemen sobasını yakıp, ayaklarını sobaya dayadı. Her zamankinden biraz daha fazla bir yanık çorap kokusu ofisi sarmıştı. Ayşen neredeyse tutuşmuş yanıyordu. Ancak nasıl dalmışsa, hiç farkında bile değildi.

Gökçen gelip Ayşen’i daldığı alemden uyandırdı. Gökçen, Ayşen’e, “delirdin mi sen, yanıyorsun ay” dedi.

Ayşen, “hıh ne dedin Gökçen abla” dedi.

Gökçen, “yanıyorsun kızım yanıyorsun” dedi.

Ayşen, “Allah çoraplarım gitti” diye çığlık attı. Gökçen, Ayşen’e, ” neden bu kadar dalgın olduğunu” sordu.

Ayşen, “beni bilmiyor musun Gökçen abla, her zamanki halim” dedi.

Gökçen, “yok yok bu sefer bütün çoraplarını yaktın, düşünceli gördüm seni, hadi anlat neyin var?” dedi.

Ayşen, biraz boğazını temizledikten sonra söze girdi. Büyük bir yayın evinden kariyeri için oldukça iyi bir teklif geldiğini, fakat düğün arifesinde bu teklifi nasıl değerlendirmesi gerektiğini bilemediğini, kafasının karışık olduğunu ayrıca bu teklifi kabul etmesi halinde düğünü bir müddet ertelemesi gerekiğini, ancak bütün bu olanları Haluk’a nasıl anlatacağını bilemediğini söyledi.

Gökçen,”ımmm.. Evet biraz karışık bir durum. Ama bunu Haluk’la paylaşmalısın. Seni anlayacağını, en azından sana iyi bir yol göstereceğini düşünüyorum” dedi.

Ayşen, “ama Gökçen abla, ya Haluk beni yanlış anlarsa?” diyerek endişesini dile getirdi.

Gökçen, Ayşen’e, “sen bir editörsün. Kendini ifade etme noktasında en iyi kelimeleri bulup, en doğru şekliyle Haluk’a durumu anlatacağından şüphe duymuyorum. Fakat bunun için öncelikle sana, sessiz sakin bir yerde tek başına kafanı dinlemeni ve ondan sonra ne yapman gerektiğine karar vermeni öneririm” dedi.

Ayşen, Gökçen’e, “doğru diyorsun” dedi ve iş çıkışında, hızlı bir şekilde işyerinden fırlayıp çıkmıştı.

Haluk ise gelip Ayşen’in nerede olduğunu sordu. Gökçen, o şimdi çıktı” dedi.

Haluk, “Allah Allah bu akşam biz buluşacaktık, nereye gitti bu kız” dedi.

Haluk, Ayşen’i arayıp nerede olduğunu sordu. Ayşen ise bu süreçte Haluk’u görmeden, kendi iç dünyasını analiz etmek, ne istediğini anlamak istiyordu. Bu sebeple Haluk’u işkilendirmemek ve bir sorun varmış gibi göstermemek için, annesinin misafirleri geleceğini, eve birşeyler alması gerektiğini söylerek, Haluk’la görüşmeyi erteledi.

Haluk, “madem öyle o zaman sen işlerini hallet yarın görüşürüz” dedi.

Ayşen, “saol canım anlayışın için. E kayınvaliden malum kısır, pasta çörek yapacak isteklerini alıp götüreyim” dedi gülerek.. Bu durumda Haluk, Ayşen’in içinde bulunduğu karışık durumdan habersiz evine gitti..

Ayşen ise çok sevdiği, yeşillikler içinde bir kafe vardı oraya gitti. Oldukça şiddetli yağıyordu. Ayşen arabasında inip, hızlıca kafeye doğru koştu. Şemsiyeni kapatıp, içeri geçip oturdu. Çok üşümüştü, hemen sıcak bir sahlep söyledi kendine. Ayşen, “muhteşem bir yer burası. İnsan huzur buluyor. Ayrıca düşünürken, karar alırken yanlız olmak çok keyifli.. İyi ki Gökçen ablayı dinlemişim..” dedi.

Ayşen, renkli, eğlenceli defterini çıkartıp masanın üzerine koydu. Ayşen, ne zaman bir şey düşünecek ve karar verecek olsa bu renkli defterine herşeyin artı ve eksisini yazarak, değerlendirme yapardı. Böylelikle olayı bütün yönleriyle görüp, en doğru şekilde karar alabiliyordu.

Ayşen, yağan yağmur damlalarının cama vuruşunu izlerken aklına gelen herşeyi tek tek defterine not aldı. Aynı zamanda keyifle sahlepini yudumladı. Fonda çalan slow müziğinde etkisiyle, en yüksek frekansta rezonansa girince en doğru kararı aldığına kanaat getirdi.

Ayşen, kararlarını alıp defterine kaydettikten sonra, defterini usulca kapattı. Ayşen aldığı karardan oldukça memnundu. Ve kafası net olduğu için bunu Haluk’a daha doğru bir şekilde anlatabilecekti. Çünkü ne istediğini biliyordu artık.

Ayşen, “kafam netleşiğine göre artık şu muhteşem yağmurun sesi eşliğinde tatlımı yiyip, kafamı dinleyim” dedi.

Ayşen, “demek ki karar alırken önce kendimizi dinlemeli, daha sonra başkalarının görüşlerini almalıyız. İnsanların çoğu karar aşamasında oldukları bir konu hakkında kendi iç sesini dinlemeden, bir çok kişiye danışır. Bu da aldığı kararların çoğu zaman kendisi için iyi sonuçlanmamasına neden olabilir. Bence başkalarına danışmadan önce, öncelikle kendi iç muhakememizi yapmamız bizim için en doğrusu” dedi ve arkasına yaslanıp o harika tatlının tadını çıkarttı..

Arkası yarın..

yazan

nemozyy..

Nemozyy © 2023. Tüm Hakları Saklıdır.