36. BÖLÜM
Ayşen sabah işe giderken Aras’ın yanına uğradı. Aras, o sırada kız arkadaşı ile konuşuyordu. Ayşen’in geleceğini bilmiyordu. Ayşen, her seferinde bu kızı Aras’ın yanında görünce aralarında bir şey olma ihtimalini düşünmeye başladı.
Ama Aras, arkadaş olduklarını, aralarında başka bir şey olmadığını söylemişti. Nede yalan söyleme ihtiyacı duysun ki!
Ayşen, selam verdi. Nilay, Ayşen’in, Aras’ın liseden arkadaşı olduğunu, bazı sabahlar buraya bir şeyler yemeğe geldiğini biliyordu. Aras, öyle söylemişti. Ama Nilay bu durumdan pek fazla hoşlanmıyordu. Niyeyese Ayşen’i kıskanıyordu.
Nilay, “Merhaba ben Nilay” dedi. Tam Aras’ın kız arkadaşı olduğunu söyleyecekti ki Aras araya girip lafı kaynaştırdı.
Ayşen, ” merhaba ben de Ayşen. Aras’ın liseden arkadaşıyım” dedi.
Nilay,” bir kaç kez gördüm sizi ama selam verememiştim. Şimdi de geçmek istemedim” dedi.
Ayşen, ” teşekkür ederim, iyi yapmışsınız” dedi.
Aras, ” Nilay sen gidiyordun, tutmayalım biz seni, sonra haberleşiriz” dedi ve Nilay’ı masaya oturmadan yolladı.
Aras, ” ee nasılsın Ayşen?” dedi. Ayşen, iyi olduğunu söyledi. Ayşen, Aras bir teklifte bulunur, bir şey söyler düşüncesi ile kafeye gitti ama Aras havadan sudan konulardan bahsediyordu. Ayşen içinden, ” bunu da anlamış değilim henüz ama yakında kokusu çıkar” dedi. Ve Ayşen, işe gitmek üzere kalktı.
Ayşen tam arabasını park edecekken, Orhan’ın arabanın içinde oturduğunu gördü. Orhan’ın, Gökçen’i beklediğini anladı. Hemen Gökçen’i arayıp, Orhan’ın işyerinin kapısında beklediğini haber etti. Gökçen, Ayşen’e teşekkür edip telefonu kapattı.
Gökçen, bilerek Orhan’ın arabasının yanına arabasını park etti. Ve daha sonra Orhan’ın arabasının camını anahtarla tıklattı. Orhan önce Gökçen’i tanıyamadı. Sonra o olduğunu anlayınca arabadan indi.
Orhan, Gökçen’i görünce çok şaşırdı. Gökçen, yıllardır kullandığı kızıl saçını sarıya boyatmıştı. Bu süreçte üzüntüden de baya zayıflamıştı. Ancak daha sonra spora başladı. Ayrıca sevdiği işleri yapıyordu. Gökçen’in yüzüne adeta can, kan gelmişti. Ve neredeyse 10 yaş gençleşmişti. Orhan faktörü yoktu artık. Kafası rahattı.
Orhan, ” selam karıcığım. Sen neden bize böyle bir şey yaptın. Ayrıca çok değişmiş, çok güzelleşmişsin. Gel evimize dönelim” dedi.
Gökçen,” evet Orhan “sen gittin ya ben çok güzelleştim”. Ayrıca seninle birlikte gidebileceğim ortak bir evimiz yok. Canan’la bir alt katımda oynaşırken, benimle çok dalga geçip eğlendiniz mi? Şimdi ben çok eğleneceğim ikinizle. Hayatınızın hatasını yaptınız. Senin karın ben değilim, senin karın Canan. Geç oldu ama öğrendim. Şimdi sizinle görülecek hesaplarım var. Onları göreyim söz ahirette hak istemeyeceğim, rahat bırakacağım sizi. Ama bu dünyada cehennemi göreceksiniz, hiç kusura bakma!” dedi.
Orhan, ” se-sen, sen nasıl, ne za-man?” derken, Gökçen, “kekeliyorsun değil mi şimdi. Ben ne zaman, nasıl öğrendim Canan’ı demek istedin sanırım. Boşanma davamız görülürken kafandaki tüm bu sorulara cevap bulacaksın hiç merak etme. Şimdi yalla, bir daha da yanıma gelme. Hadi dedim, hadi.. O eski salak Gökçen yok senin karşında..” dedi.
Orhan, ” hayatının şokunu yaşıyordu. Her yalanın er ya da geç ortaya çıkma gibi bir gerçeği vardır. Orhan’ın da evlilik boyunca Gökçen’e söylediği yalanların sonu gelmişti. Bu arada Gökçen az önce hem Canan’ın hem de Orhan’ın işlerine son verilmek üzere gerekli kişilerle görüştü. Gökçen, her ikisinin de işsiz kalmasını istedi ve bunu da yaptı. Gökçen, nüfuslu bir ailenin kızıydı. Bundan hala yararlanabiliyordu.
Canan işyerine gittiğinde muhasebeden çağrıldığını söylediler. Canan’ın işine son verilmişti. Ha keza Orhan’ın da. Orhan’ı da bu işe koyan zaten Gökçen’di.
Her ikisi de bunu Gökçen’in yaptığını anladı. Ancak bir ıspatları yoktu. Şimdi ortada kaldılar, beş kuruşsuz. Orhan, Canan’ın evinde kalıyordu. Ama bu yaşananlar aralarının giderek açılmasına neden oluyordu.
Gökçen’e, her ikisinin’ de işten çıkartıldığına dair haber geldi. Gökçen, ” hadi bakalım şimdi uçun yurt dışına iş gezisi deyip, nasıl uçuyorsunuz? Artık size daha kim iş verir bilemiyorum. Şimdi bol vaktiniz var, doyun birbirinizden. Ya da yeyin birbirinizi” dedi.
Gökçen’in içinin yağı az da olsa erimişti.
Orhan artık bitmişti. Bir kadının sevgi ve sadakatini hafife almanın, kötüye kullanmanın bin beter halini yaşıyordu.
Nazlı, bugün erkenden eve gitti. Akşam Erdinç’le buluşacaktı. Ama ailesinden kimse bilmiyordu. Eve gelip hazırlandı. Annesi Sevgi hanım, ” hayırdır kızım bu süs, püs nereye böyle” dedi.
Nazlı, ilk etapta annesine Erdinç’le buluşacağını söylemedi. Yalan söylemeyi de sevmediği için, önce arkadaşının doğum gününe uğrayıp oradan Erdinç’in yanına geçecekti. Bu yüzden annesine, arkadaşının doğum gününe gittiğini söyledi.
Serkan, ise Sezin’le buluşmanın hala doğru fikir olup olmadığını düşünüyordu. Ama onlar da yakın zamanda görüşeceklerdi.
Ayşen, bu akşam Demet ve Tolga ile yemeğe gidecekti. Ve işyerine gelen Ayşen, hemen Gökçen’in yanına uğradı.
Gökçen, bugün olan biten herşeyi Ayşen’e anlattı. Ayşen, ” vay be Gökçen abla, seninle gurur duydum” dedi.
Ayşen masasına geçti, koca gözlüğünü taktı ve yazmaya başladı. Tam o sırada şiddetli bir yağmur başladı. Ayşen yağmuru izlerken, yine ayakları üşüdü ve sobasını yaktı. Ayaklarını masasının altındaki elektrikli sobaya dayadı, başını masaya koydu ve yine hayaller alemine daldı. O sırada yanık çorap kokusu etrafı sardı. Haluk bey bu kokuyu duyunca Ayşen’in yanına geldi.
Haluk bey, Ayşen, ” hala üşüyorsun. Demek ki hala değerlerinde bir düzelme yok. Kendine dikkat etmiyorsun. İşyeri sıcak ama sen üşüyorsun” dedi.
Haluk bey konuşurken Ayşen dalmış Haluk beye bakıyordu. Ne dediğini dahi duymuyordu. Ayşen bir an kendine geldi. Eskiden Aras’ı düşünürdü ama şimdi farketti ki Haluk bey zihnini meşgul ediyordu.
Ayşen, ” hıh evet haklısınız daha dikkatli olacağım” dedi.
Ayşen, son zamanlarda kendisindeki değişimi farkındaydı. “Bana neler oluyor böyle” diye kendisine sormaya başladı. Gökçen tam o sırada Ayşen’in yanına geldi ve Ayşen’e, ” Ayşen’ciğim benim bir akrabamın oğlu var. Geçen senden bahsettim ona, seninle tanışmak istiyor” dedi.
Haluk bey, konuşulanları duydu. Ayşen’in ne cevap vereceğini merak ediyordu.
Ayşen, Gökçen’i geçiştirip, ” abla bunları işyeri dışında konuşuruz” dedi.
Haluk bey bu konuşmalardan sonra, Ayşen’in bu görüşmeye gidip gitmeyeceğini merak etmeye başladı.
Haluk bey odasına gitti. Ayşen içinden ” acaba Haluk bey bozuldu mu? Yok ya neden bozulsun?” Haluk beyin düşüncelerini niye bu kadar önemsiyorum?” diye sordu kendine.
Ama Ayşen bu soruya net bir cevap bulamıyordu..
Arkası yarın
Yazan
N.B
nemozyy